Geçmişle karşılaştırıldığında, günümüzde birçok şeyin değiştiğini ve değişmekte olduğunu görüyoruz.
Bazılarımız bu duruma “ hayra alamet değil” biçiminde karşılık veriyor.
Değerler üzerinden yapılan yorumlara baktığımızda bunu açıkça görüyoruz.
Ancak…
Değişimin önünde durmak mümkün değil.
Her değişim, ister istemez kendi değerlerini topluma benimsetmeye ya da dayatmaya çalışıyor.
Gerçekten…
Pandemi ile başlayan yeni hayat düzeni
Bize eskiyi unutun derken…
Toplumsal değerlerimize savaş açmadı mı?
Bir arada olmamızı engellemedi mi?
Tokalaşmayı…
Saflaşmayı
Sosyalleşmeyi..
Ne varsa…
Var olana açıkça saldırıp ve onları unutturma noktasında elinden geleni yapmadı mı?
Maskeli yaşamla başlayan süreçte..
Yüzümüzü özgürlükten mahrum bırakmadı mı?
………………………
Neyse…!
Biz yine değerlerimiz üzerinden olup biteni anlama uğraşı içine girelim.
Dediğim gibi…
Tarihten gelen değerlerimiz…
Kültürümüz var.
Adabımız, örfümüz ve geleneklerimiz belli.
Bunlar birden bire oluşmuş şeyler değil.
O’nun için söylemek gerekirse…
Geçmişten güç alan bu değerler bizi biz yapan yaşam sığınaklarıdır.
Olmazsa olmazıdır.
Şimdi burada durmak gerek.
Bu topraklarda Mevlana ve Yunus Emre gibi değerler ;acı ve zülüm karşısında sevmeyi, yaratandan dolayı yaratılanı sevmeyi bizlere öğretmişlerdir.
Gerçekten…
Bu topraklar ne acılara tanık olmuştur.!
Her acı bu topraklarda yeniden dirilişi milletimize nasip etmiştir.
O nedenle…
Gönüllerimizi ferah tutalım.
Metanetimizi kaybetmeyelim.
Ama..
Tembellik edip
Umursamazlık /umutsuzluk girdabında
Savrulmayalım.
Çünkü savrulursak….!
Enflasyon canavarı ile asla baş edemeyiz.!