Bugünlerde Karabük için birkaç söz söylemek isteseydiniz, neler söylerdiniz?
Ama…
Kimsenin duyamayacağı şekilde…!
O zaman…
Hemen düşündüklerimi anlatmaya çalışayım.
Bir kere kenti mekânsal olarak yaşanmaz hale getirenlere kızgınlığımı dile getirirdim.
Neden mi?
Çünkü…
Karabük mekânsal boyutta karmaşaya teslim edilmiş durumda…
Mutfaktaki mikser misali…
Görüntü kirliliği dersen başlı başına bir sorun.
Estetik kavramı hiçe sayılmış.
Trafik sorunu baş ağrıtacak düzeyde.
81 il içinde kaza olayında birinci sıradayız.
Caddeler TIR’ların istilası altında tehditkar sürücülerin emrine terkedilmiş.
Taşıt istilası kenti esaretine altına almış.
Yayalar karşıdan karşıya geçmekte bin bir güçlük çekmeye devam ediyor.
Hani Hürriyet caddesinin taşıtlara kapanmış hali de olmasa…
Karabük’te soluklanacak ,hareket edecek yer bulmakta mümkün değil.
Bununla ilgili birkaç söz söylemek gerekirse…
Kent yaşlanmış….
İhtiyarlamış…
Bizim yükümüzü çekecek durumda değil…
Kentten köye dönmek
Köyün feodal kültüründe nobranlaşmak
Buralarda yol işi ile uğraşanlar sanki bir yere göç etmişler…!
Ya rögar kapakları…
Yolun ya altında ya da üstüne dizilmişler.
Taşıtlara yol üzerinde zikzak çizdiriyorlar.
Bunu yapanlarda hiç mi izan yok…
Mektep medrese görmeden mi işe alınmışlar.!
Çok şaşırtıcı bir husus.!
Zaten…
Gördüklerimiz ve yaşadıklarımız karşısında şaşıra şaşıra olduk.
Vallahi şaşıraç olduk.
O nedenle…
Artık her şeyi olağan karşılıyoruz.
Kendimizi nasıl mı teselli ediyoruz.?
Kaderimiz buymuş diyerek …
Orhan Gencebay’ın arabesk şarkılarını dinleyerek tabii ki..