Karabük’te birçok hususu tartışmak lazım.
Hem de enine boyuna…
İsterseniz işe her zaman olduğu gibi kentlilik bilincini tartışmakla başlayalım.
Kimler bu bilince sahip…
Kimler değil…
Bunu irdelerken öncelikli sorularımız şunlar olmalıdır.:
Kentin sorunlarına kim sahip çıkıyor.?
Ve çözmek için uğraş veriyor.
Halkın çıkarlarını kim/kimler düşünüyor…
Bence cevabı verilmesi gereken sorular bunlar olmalı…
Menfaatler dünyasında bu soruların gerçek cevabını nasıl bulacağız ?
Hangi kriterleri göz önünde tutarak değerlendirme yapacağız.?
Bunları saptamak ve işin içinden çıkmak gerçekten çok zor.
Dumanlı kentin durumu ortada.
Son yaşanan gelişmelerden sonra kentlilik bilincinin yerlerde sürünmüş olduğunu görmek gerçekten çok üzüntü verici…
Sosyolojik açıdan bir gariplik var ortada…
Bu özellikteki kentlerin ileriye dönük adım atmaları çok zor.
Neden?
Çünkü daha henüz iç çelişkilerinden kendini kurtaramama durumu var ortada.
Bundan dolayı…
Ortak aklı kullanamamak büyük bir handikap oluşturuyor.
Didişme, dedikodu ve bencillik…
Egosal tutum ve davranışlar…
Kentin kimlik kazanmasına engel teşkil ediyor.
Dahası…
Aşırı bireyselleşmenin göz kararttığı, çıkarların ,tanımlanamaz ilmiklerle dantel ördüğü bu kentte bir şeyleri başarmaya çalışmak tırnakla kuyu kazmaya benziyor.
Vallahi doğrusunu isterseniz…
İşimiz çok zor.
Sevda türküleriyle kendi kendine ütopya oluşturmaya çalışan kent görüntüsünden bir türlü kendimizi kurtaramıyoruz.
…………………………………
İşler ortada/meydanda.
Sahiden…
Bugün bizler bu kent için, gelecek için, çocuklarımız için ne yaptık?
Buna bir cevap verebilsek , kentlilik ruhunu oluşturmada kendimizi bir adım atmış sayacağız.
Yoksa lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini hepimiz çok iyi biliyoruz.
Sahi biz neyi tartışıyoruz.
Kentlilik bilincini…
Kimde varmış bu bilinç…!
Ses yok değil mi?…
Bu noktada gerçek olan ne?
……………………………………
Yanıt verebilene aşk olsun.!