Vallahi…
Dönme dolap gibi olduk.
Dönüyor ve aynı yerde duruyoruz.
Bu durum belki birilerini memnun edebilir.
Ama bizim gibi düşünenleri asla değil..!
Çünkü…
Umudumu yitirmiş değilim ama…
Karabük böyle giderse
Aynı tekrarları yeni bir şeymiş gibi
Yeniden yaşamak zorunda bırakılırsa
Etrafındaki şehirleri imrenmeye devam eder…
Ben neden onlar gibi gelişemiyorum hüznünü yaşamaya devam eder.
Adı konulamayan acayip bir durum bu…
Habis ur gibi bir şey.
Var olan kişiler…
Aynı toplum aktörleri
Takımı onlar kuruyor.
Tek kale maç yapıyorlar.
Nereden bakarsanız bakın.
Bir çeşit kısırdöngü bu…
…………………
Ne yapıp yapıp Karabük’ü bu tekrarlardan kurtarmak gerek.
Yani…
Karabük’e yeni bir bakış açısı ve düşünce ufku kazandırmak lazım.
Hedefimiz bu olmalı…
Böyle bir şey yapılabilir mi?
……………………………
Karabük’te bunu başarmak için ortak çıkarlarda buluşmak gerek.
Kentteki enerjiyi bir noktada yoğaltmak ve yararlı bir biçimde gelecek için kullanmak…
İşte bu noktada işimiz zor.?
Neden?
Kentte türdeş ruh bir türlü oluşmuyor.?
Tarihsel genetik kültürel yapı buna imkan tanımıyor.
Kent yaşamını oluşturan sosyal sınıflar hep çekimser bir tavır sergiliyorlar.
Kendi çıkarlarını koruma ve sürdürme gayreti içindeler.
Zaten…
Bunun için siyaset yapıyorlar…
Var olan bu yapıyı oluşturanlar o kadar dar alanda paslaşıyorlar ki…
Galip gelmek için futbol karşılaşmalarında görüldüğü gibi hakeme dahi baskı yapmaktan kendilerini alamıyorlar.
Böyle olunca da…
Toplumun geri kalan kısmı , kendini taca atılan top gibi hissediyor.
Görüntülerde…
Kıymeti olmayan birliktelikler.
Yerel basına yapılmış göz boyamaya yönelik açıklamalar.
Büyük fotoğraf
Küçük fotoğraf karşılaştırmaları
Medyatik buluşmalar…
Ve bir de…
Gerçekleşmeyecek vaatlerden oluşmuş söz demetleri havada uçuşuyor.
Hani ne derler…
Kerameti kendinden menkul gayretkeşlikler…
Bence…
Yani…
Karabük’ün gerçekleri bu olmamalı…!