Zaman zaman geçmişe bakmakta yarar var.
Yoksa durum tespiti yapmak olanaksızlaşıyor.
Şimdi….
Şehircilik olayı olarak soruna yaklaşımda bulunduğumuzda 1932 yılında Devlet Demiryolu binasının yapılması ile başlayan Karabük’ün kurulması ve gelişmesi süreci bugün için tıkanmış durumda…
Nefes almak vermek gerçekten güçleşiyor.
1950’liler de başlayan gecekondulaşma yapılanmasıyla ilerleyen zaman içinde farklı bir Karabük’ü ortaya çıktı
Benim “Cumhuriyet Kenti Karabük” adlı kitabımı okuyanlar “Öteki Karabük” başlığı altında kaleme alıp anlattığım Karabük’ün nasıl kurulmaya çalışıldığını bilirler.
Düşünün bir kere.
Bir kentte 33 mahalleden 18’i gecekondu ya da gecekondu görünümlü olsun
O zaman buna ne demek gerekir.
…………………………………………………………………………
“Varoşlar kenti Karabük”
Bugün Karabük cilalanmış, kadife ile üzerinden geçilmiş eski bir ayakkabının yüzünü andırmaktır.
İlçe hüviyetinde, yamalı bohçayı andıran bir görüntü söz konusudur.
****
1938 yılında Fransız Mimar Prost’a planları yaptırılan Yenişehir’e bakın.
Erken dönem Cumhuriyet mimarisinin en güzel örnekleri olarak tarihe geçmiş yapılar.
İki katı geçmeyen, köşkü andıran imrenilecek düzeyde insana saygılı binalar.
Yeşillikler adeta insanın doğasıyla bütünleştirilmiş.
Biz daha sonra oluşumuna katkı verdiğimizi sandığımız Karabük’ü inşa ederken bu mimari anlayışı yaptığımız konutlarda hiç örnek aldık mı?
Ya da sorumuzu şöyle soralım?
Bu konutlar neden iki katlı ve bahçeli olarak yapılmışlardır acaba?
Bunları hiç düşündük mü?
……………………………………………………………………..
Maalasef bunu düşünecek kadar ne zamanımız oldu…
Ne de bir çabamız…
Daha doğrusu hiç böyle bir derdimiz olmadı…
Geçen gün bir okuyucu bizim Cumhuriyet Kenti Karabük nitelememize kızmış…
Bu kentin neresi Cumhuriyet Kenti diyor.
Şehrin 2/3 ‘lük kısmı için bu yoruma katılmamak elde değil.
Ancak Yenişehir’e gidin ve buradaki konutlaşma ile Karabük’ün varoşlaştırılmış derme çatma binalarını bir karşılaştırın….
İşte size Cumhuriyet mimarisi farkı.
Erken dönem Cumhuriyet mimarisini karakterize eden bu yapılar sadece Yenişehir’de var.
Ya Karabük’ün diğer mekanları…
Onları mimari anlayış açısından tanımlayabilmek çok zor…
Hepsi bir ucube sanki.
İş bitirici/gündelikçi bir anlayışın spekülatif arsa satışlarına kurban ettiği Karabük.
1973 yılında “Seçim Dönemimin Hesabını Veriyorum “ adlı kitapçıkta eski belediye başkanlarından rahmetli Necmettin Şeyhoğlu, arsa spekülatörlerinin ,çıkarlarına uygun hareket etmedikleri için kendisine nasıl düşman olduklarını anlatmaları konumuz açısından anlamlıdır..
Evet bu noktada birileri zengin olmuştur
Birileri köşeyi dönmüştür.
Ancak olan ,halk olarak bize olmuştur.
Bugün Karabük şehircilik açısından bir keşmekeşlik içindedir.
Kent olamamanın hüznünü yaşamaktır.
Kötü olan da budur…!