Bu kentte…
Üzüntü ile belirtmek gerekirse…
Çıkarlar ,dedikodularla birlikte endişe taşımadan geleceği belirlemeye devam ediyor.
Şimdi buradan sormak gerekiyor.!
Bizi ne ilgilendiriyor.?
Geçim derdi.
Başka…
Yanıt vermek gerçekten güçleşiyor.
Kentin genelinde maddeler aleminde maneviyatını sele kaptırmış bir manzara var sanki…
Sonuç…
Ne yapacağını bilememe…
Sorunlara hal çaresi olamama..
Kent kendi gerçekliğini kaybediyor.
Evet…
Birdenbire neleri sorgular olduk.!
Herhalde bizim içinde yaşadığımız kenti anlamamaktan doğan sorunlarımız var.
İşçi kenti gitmiş yerine kimliğini tam olarak ortaya koyamamış bir yapı ortaya çıkmış.
Heyecan yok.
Ruh yok.
Dinamizm diye bir şey kalmamış.
Sadece bol bol konuşma var.
Şu yapılacak.
Bu yapılacak.
Yerel gazete sayfalarına bakarsanız.
Sözüm ona…
Her şey güllük gülistanlık.
Öyle değil mi?
Devletçilik ile kapitalizm arasında sıkışmış bir kent.
Yalpalıyor…
Çözülemeyen sorunlar…
Yumaklaştıkça yumaklaşıyor.
Hal çaresi olarak görülenler..
Çözüm üretmesi gerekirken.
Yerinde oturuyor.
Vatandaşın bıkkın bakışları,
Zamlar ve hayat pahalılığı bir yana…
Stres yüklü bir havada.
Nefes almak da giderek zorlaşıyor.
Gerçekten yanıtlanması mümkün olmayan soruların müthiş sorun oluşturduğu bir kentte yaşıyoruz
Ama bunu aşmak için hiçbir gayret göstermiyoruz.
Yani…
Sadece…
Ağzımız laf yapıyor.
Böylece…
İşlerin çözümü…
Başka bir bahara kalıyor.