Bizim yaz ödevlerimizden (!) biri de düğün yapmak. Evlilik yaş ortalaması otuzları geçse de bu lükse kapılmadan edemiyor insanımız. Kimimiz işimizi, aşımızı bulmasak da hemen eşimizi buluveriyoruz. Nikâhsız yaşayanları şöyle bir kenara bırakırsak, birçok çift ya nikâhla ya düğünle giriyor dünya evine.
Amma gel velâkin o dünya evi çok çok pahalıya mâl oluyor ailelere. Hele günümüzde… Ziynet eşyası, beyaz eşya, yatak-yemek odası, salon takımından önce salon kirası düşündürüyor çiftleri. Sadece çiftleri değil onların ebeveynlerini de düşündürüyor. Hele hele gelinlik-damatlık!
Eskiden babalar emekli olunca evlendirilirdi çocuklar. Emekli ikramiyeleri bereketliydi canım… Düğün yapılır, ev alınır, hacca bile gidilirdi o parayla… Gel gelelim bugün bunlardan birini bile yapmaya yetmiyor o ikramiye.
Şimdi bu yazımı okuyan sizlerden kaçınız hatırlar bilemem ama bizim fabrikamızda bir zamanlar 17 bin çalışan vardı. Ve o zamanlar da kâr ederdi fabrikamız. Her işçi cepleri ve elleri dolu dolu girerlerdi hanelerine. Sofralar dolar, yüzler gülerdi. Bakkalı, kasabı, manavı bayram ederdi kentimin; işleri çok, kazançları iyiydi…
O günlerde, kentimdeki değil ülkemdeki birine ‘ekonomi’ nedir diye sorsan tarif edemez ama uygulama ile ders bile verebilirdi size. Harcamasını da tasarrufunu da mükemmel şekilde yapardı.
400 gram ekmeğin 20 kuruş olduğu günleri gördü bu gözler. Et yemeklerinin porsiyonu 90 kuruştu. Su bedava idi. Karabük-Ankara üç buçuk lira, gazete 15 kuruştu… Bugün bir düğün salonu ilanı gördüm, ‘biz 20 bin liraya evlendiriyoruz’ diyen…
Bir lokma lahmacun 15 lira, ayransız… On beş gün önce Ankara’da gördüm, tabii alıp yiyemedim; paket dönerin fiyatı 58,75 lira yazıyordu. Ayran dahil 71, 25 liraydı… Ankara simidini çok severim; Allah sizi inandırsın simitçi arabasının camına şöyle bir yazı yazmış: “Tane 3 lira, üç tane 10 lira!” Kavga etmemek için almadım…
Biri ‘düğünümüz var’ mı dedi ordan; aman Allah’ım!..