Pazar sabahları, hem izin hem de iki buçuk lira koparabilirsek ailelerimizden, ya Site ya da Yenişehir Sineması’nın kapısında buluşurduk arkadaşlarla. ‘İki film tekmili birden’ oynardı o zamanlar; siyah/beyaz, renkli, sinemaskopundan.
Kapıda; resimli roman, şile, misket değiş tokuşları veya alış verişlerimizi yapar doluşurduk salonlara. Çocuktuk, ufacıktık, oynardık, acıkırdık…
Kavga ederdik, küserdik; barışırdık. Terlerdik, gülerdik; donumuza kadar soyunur Yeşilmahalle’de çimerdik. Tükürük köftesi alır yerdik, Arap Amca’dan…
Çalışkanımız da vardı, tembelimiz de. Ama hiç ödev saklamazdık, paylaşırdık. Küçük kalem, pul, artist, sporcu, ülke koleksiyonları yapardık; bilir bilmez… Doğan Kardeş, Çocuk Bahçesi dergileri okurduk. Bulmacalarını çözer, uzay yolculuklarına çıkardık.
İğneden korkanlarımız vardı ama onlar da bizim gibi ertesi gün tatil yapar oyunlarımıza katılırdı. Çul/çaputtan top yapardık. Aramızda para toplar plastik toplar alırdık. Telden, ağaçtan arabalarımız, sopalardan atlarımız, söğütten düdüklerimiz, tahta kılıçlarımız, ok/yaylarımız vardı; çok zengindik çok…
Gürcan Gazozu içerdik içine leblebi doldurarak. Akide, halka simit alırdık yirmi beş kuruşluk. Kafa/karış, kuyu oynardık misketlerimizle. Mika misket bir, cam iki, Amerikan üç vuruştu bizim çocukluğumuzda. Çelik bilyelere izin vermezdik kafa/karışta, kırılırdı cam bilyelerimiz. Annelerimizin diktiği bilye torbaları bir dolar bir boşalırdı; yuttukça, yutuldukça… Ellerimizden nasır, paçalarımızdan çamur, elbiselerimizden yırtık eksik olmazdı…
Çoğumuz yazın çalışırdık, harçlıklarımızı çıkarırdık. Hocaya gider, elifbaya alışırdık… Bir ıslıkla ‘bilinen’ yerde buluşuverirdik.
Diğer mahalle çocukları ile maçlar yapardık DDY sahasında; gazozuna. Arada bir kavga etsek de barışırdık hemen. Hem ağabeylerimiz hakem olurdu, ayırırdı bizi…
Hanımevladı, sütkuzusu, çıtkırıldım çocuklar da vardı aramızda; haylaz, haydut, sümüklü de… Birbirimizin ‘kız’larına göz koymazdık hiç. Yengemizdi onlar ha… Ama mahalle kavgalarımız olurdu ‘kız yüzünden’ arada. Kim kazanırdı, hiç öğrenemedim…
Sahi, biz çok ‘langırt’ (masatopu) oynardık. Gamsız Amca’ya yatırırdık paraları. Altı top yirmi beş kuruştu. Masanın para yuvasına yerleştirince yirmi beşliği, altı tane yıpranmış top hop haznede. Yancılar mı? Hiç eksik olmazdı ki. Tekli, ikili, üçlü gruplar halinde de oynayabilirdik hem. Çok zevkli olurdu, çok…
Bitmez ki bizim çocukluğumuz anlatmakla…
Suçsuzduk, günahsızdık; çocuktuk, ufacıktık, top oynardık, acıkırdık…