Aramızdan ayrılışının 84.yılında Atamızı saygı. rahmet ve minnetle anıyorum.
Bu gün dolayısıyla…
Her şeyden önce belirtmeliyim ki…
Tarihimizin en önemli referansıdır.
Türk tarihi onun ve silah arkadaşlarının emperyalizme karşı verdiği mücadele sayesinde vatan olarak bildiğimiz bu topraklarda sürekliliğini devam ettirmektedir.
Emperyalist devletlerin “ŞARK MESELESİ “ olarak adlandırdıkları Türkleri Anadolu’dan atma politikası bu sayede başarısızlığa uğramıştır.
Demem o ki…
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk aynı zamanda Türk tarihinin dinamik karakterini bize özetlemektedir.
Bu dolayı…
Atatürk’ü ve silah arkadaşlarının böyle günlerde yad etmek, anmak bize tarih bilinci, kazandırır.
Bizim böyle bir şeye ihtiyacımız var mı diye belki düşünebilirsiniz.
Her hususu para ile değerlendiren bencil zihniyet bunun anlam ve önemini belki kavrayamaz.
Ama unutulmamalıdır ki ,tarih insanlığın hafıza deposudur.
Bu husus bize geçmişte yaşananları hatırlatmakla kalmaz…
Aynı zamanda bugünü anlamamıza olanak sağlar.
Yarınla köprü kurmamıza fırsat tanır.
O halde Atatürk nedir?
Fani olmanın ötesinde…
O bir tarihtir.
Bize ne olduğumuzu hatırlatan geçmişimizdir.
Geleceğimizin yol haritasıdır.
Bu anlamda…
O’nu anmak bir saygı ifadesinin dışında….
Özelikle bugün içinde bulunduğumuz sorunları çözme yolunda düşünce üretme ve çare bulmaya da olanak tanımaktadır.
Zaten bu tür anma günlerinin gerçek yararı da budur.
Ama görünen o ki…
Bu ülkede tarih onun bunun elinde siyasete alet edilmiş durumda.
Bu durum hiçbir yarar sağlamaz..
Çünkü tarih hiç kimsenin övünme ya da ağlama tahtası değildir.
Aksine…
Bizlerin önünü görmesine yardımcı olan önemli bir veri kaynağıdır.
Gerçekten…
Tarih kimlik israfını engeller.
Biz Atatürk’ü anarken aynı zamanda kimliğimizin hususiyetini, tarihi kıymetini de kavramış oluyoruz.
Unutmayalım ki bu kimlik….
Bizim en değerli hazinemizdir….