Biz de “dert” sözcüğü hep insanlarla ilişkilendirilmiştir.
Ancak…
Dertli kent deyişinde hiç söz edilmemiştir.
Bu yazıda bir ilki yapmaya çalışacağız.
Karabük bağlamında dertli oluşun sebepleri üzerinde duracağız.
O halde biz
Öncelikle…
Dertli kent neyi ifade eder
İsterseniz önce bu hususa bir açıklık getirelim.
Bir kent düşünün.
Sorunlarının çözümü konusunda yetersiz kalsın.
Ya da meselelerini çözme hususunda istenilen beceriyi bir türlü gösteremesin.
Sahipsiz bırakılsın.
Ya da çeşitli sosyal hastalıkları nedeniyle bitkin düşsün.
Atıl vaziyette bırakılsın.
Şimdi…
Böyle bir kent dertlenmesin de ne yapsın.!
Kenti dertli kılan bu durumun nedenleri neler olabilir?
Anlatmaya çalışalım.
Karabük, heterojen bir kenttir.
Bu kentte çekim gücü olan kesimler çıkarları doğrultusunda gelişmeleri yorumlayıp çareler aramaya çalışır.
Düşüncenin bir merkezi ve ortak akla ulaştığı alan yoktur.
Karabük’te sivil toplum kuruluşları bu çaresizliğe ilginç örnek oluşturur.
Rutin yapılan açıklamalar dışında gayretleri görünmez ortalıklarda.
Demokratik anlamda yaptırım güçleri yoktur.
Sadece tabelalarıyla kenti renklendirirler.
Dertlerle ilgilenmezler.
Bu nedenle…
Günlük sorunlar çile çektirir Karabük’e…
Başını alamaz didişmelerden ve atışmalardan.
Karşılıklı suçlamalar yön verir siyasete.
Kısır parti çekişmeleri kaplar her tarafı…
Herkes kendine göre bir kurtuluş reçetesi bulur ki sormayın gitsin.
Sonunda olan Karabük’e olur…!
Kent bu kısır didişmelerden dolayı yorgun düşer.
Yarış kaybeden atletin hüznünü yaşar adeta…
Heterojenliğin yarattığı çözümsüzlük…
“ Derde” dönüşür.
Dert derdi kovalar.
Çoğalır.
Birileri de sorunları çözeceğim diye maval okur.
Duyarsızlık sürekli besler çözümsüz tekrarları…
Bu çözümsüz dert
Söylemek gerekirse…
Kentin başını ağrıtır.
Dahası….
Bizi tarihin içinde hesaplaşma noktasına sürükler
Sorumluları, görevini yapmayanları bir bir tespit eder.
Onları halka teslim eder.!