Betonlaşmanın esir aldığı bir kent profili ile karşı karşıyayız.
Uyduruk,ucube görüntülere esir düşmüş bir yerleşim alanı düşünün.
Plansızlık konusundaki ısrarcılık bizi bu görüntüye mahkum etmiş.
Tarih dediğiniz şeyin bu memlekette çöp kutusundaki atıklar kadar bile değeri yok.!
Cumhuriyet modernleşmesinin en önemli örneklerinden biri olan Karabük ,belleğini yitirmiş durumda.
………………………
Hırsına yenik düşmüş yaklaşım geleceği belirlemeye devam ediyor.
Şimdi bu nokta da sormak gerekiyor.
Bu kentte yaşayan insanları ne ilgilendiriyor.
Geçim derdi.
Trafik sorunu
Çevre rezaleti
Hava kirliliği.
Başka…
Bir de bunlara betonlaşma eklendi…
Kentin her noktasında maddiyatçı dünya görüşü kol geziyor.
İnsanların yolda doğru dürüst yürümesine bile izin verilmiyor adeta.
Sonuç…
Her yer battı da -çıkamadı sanki…
Hissedilen/hissettiğimiz ne?
Kent kendi gerçekliğini kaybediyor.
Yaşayanlara keyif vermiyor.
Bence bu kentin anlatacak hiçbir özelliği kalmamış.
Ama aldıran yok.
Herhalde bizim içinde yaşadığımız kentin durumunu anlayamamaktan doğan sıkıntılarımız var.
İşçi kenti gitmiş yerine kimliğini tam olarak ifade edemeyen bir oluşum ortaya çıkmış.
En iyi yaptığımız şey ne biliyor musunuz.?
Siyaseten kavga yapmayı çok iyi biliyoruz.
Çok büyük laflar edip ettiğimiz bu lafları çok kolay unutuyoruz.
İş takibinde gereken özeni göstermeyip gazete sütunlarında yer alan vaatleri yetim/sahipsiz bırakıyoruz.
Ortak akıl ortak iş yapma konusundaki becerimiz ise sınıfta kalmış durumda.
O nedenle bir türlü iyi işlerde gereken beceriyi gösteremiyoruz.
Faydasız işlerin reklamını yapma konusundaki çabamızın takdire şayan durumda olduğunu söyleyebiliriz.
Kent olarak gelişigüzel bir büyüme içindeyiz.
Plansız ve programsız bir büyüme bu…
Trafik kazalarından kent başını kaşıyamaz duruma geldi.
Belli günlerde yoğunlaşan hava kirliliği hala bizleri tehdit etmeye devam ediyor.
Kentin belli noktalarında taşıtlara çarpmamak için insanlar karşıdan karşıya koşarak yürümeye devam ediyor.
Kent köyleşme sürecine girdi.
Hiç kimsenin gıkı çıkmıyor.
Üniversite mahallesinde üniversite öğrencileri bu nasıl kentmiş demekten kendilerini alamıyor.
Fatih Sultan Mehmet gemileri karadan yüzdürerek Kasımpaşa’dan Haliç’i indi.
Ancak bizim öğrenciler bir türlü Üniversite mahallesinden üniversiteye geçecek güzergahı bir türlü tayin edemiyorlar.
Kulaklarından “çile bülbülüm çile “ şarkısını dinleyerek kendilerini teskin etmeye çalışıyorlar.
Öngörüsüzlük ve plansızlık girdabında …
Bir batıyoruz.
Bir çıkıyoruz.
Allah sonumuzu hayrelliye…!